REKLAM

AYET-İ KERİME

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Vur usturayı berber efendi, der.

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. 

Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir.

Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir... Saç, sakal, bıyık, kaş; ne varsa hepsinden... 

Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

- Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. 

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.

Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. 

Berber mahcup,fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa baslar.

Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:

"Kabak aşağı, kabak yukarı."

Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.

Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:

- Biraz ağır olmadı mi derviş efendi?

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!..

19 Mayıs 2013 Pazar

O ÇAYI ATMAYIN ! BAKIN NELERE YARARMIŞ

DEMLİKTE KALAN ÇAYI ATMAYIN !
BAKIN NELERE DEVAYMIŞ...

Saçınız mat mı?

Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor .

Ayağınız mı kokuyor?

Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.

Boğaz ağrılarında

Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında ªgargara olarak kullanılır.

Cildiniz çok mu yağlı?

Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun,balsam vazifesi görün.

Derinizdeki yaraların temizlenmesi

Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.

Eliniz balık, soğan mı kokuyor?

Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?

Gözünüz çapak mı yapıyor?

Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve etrafına tatbik edin.

Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?

Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.

Buzdolabınız koku mu yapıyor?

Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Peki, Merkep bulamayınca ne yapıyorsunuz?

Merkep Deyip Geçmeyin :))) 

1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye'ye. Küçük Amerika olacağız diye ilk heveslendiğimiz günler...
Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda bizde yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok.
Nafia mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış .
Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?
- Rampada yolun güzergahını belirliyorlar.
- Nasıl yani, anlayamadım?
- Eşek % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergahı belirliyoruz demişler.
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Yetkili cevap vermiş:
- Amerika'dan mühendis getirtiyoruz :)

Merkep iyi bir kılavuzdur: Gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşmaz. Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Osmanlı"ya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş

OSMANLI HİKAYESİ 

İngilizler Hindistan"ı işgal eder, Hindistan Kralı Osmanlı"dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan"a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan"a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar. Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler. 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olur. Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askeri İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bu gemi bir seferinde Avustralya"ya uğrar. İki Osmanlı esiri bir yolunu bulup kaçarlar. Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşeoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa başlar. Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de Kasaplık yapar. Birinci dünya savaşında Avustralya Çanakkale"ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar. Hemen buluşup durum değerlendirmesi yaparlar. Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya"da yaşıyoruz. Avusturalya devleti Osmanlı"ya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş. Bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler. Alırlar kağıdı kalemi ve yazarlar: Sayın Avustralya Başkanı Eksalans hazretleri;
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki devletimiz Osmanlı"ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale"ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız. Bu bir Osmanlı fermanıdır. Ekselansların bilgilerine duyurulur. Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşeoğlu Abdullah İki Osmanlı askeri, Sidney"in 250 km. uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 treni devirirler. Üçüncü tren kazasında askeri muhimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basarlar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar. Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve mektubun atıldığı bölgeye 250 kadar asker gönderirler. İki Osmanlı askeri aranmaya başlanır. Bir kaç gün sonunda sıcak çatışma olur ve Osmanlı askerleri bu Karlıdağlar da şehit edilir. İki askerin mezarı şu an da Sidney"e 250 km. uzakta Karlı Dağlar"da. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlere Hindistan asıllı diyorlar. Oysa Hindistan"da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yok.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.

selmun aleyküm