REKLAM

AYET-İ KERİME

25 Temmuz 2013 Perşembe

Avusturya ordusu Yerköy Kalesi'ni sarmıştı.

RAMAZAN GÜNÜ KAZANILAN ZAFER

Sultan III. Selim dönemi... Avusturya ordusu Yerköy Kalesi'ni sarmıştı. Bir Ramazan ayı idi. Kaledeki Osmanlı askerlerinin tamamı oruç tutuyordu. En büyük sıkıntıları oruç olmak değildi. Hayvanların otlaklarının düşman işgali altında olması ve ot ihtiyacıydı... 

Bir süre sonra cesur bir yeniçeri¸ ot getireceğini söyleyerek kaleden ayrıldı. Avusturyalılara başvurup izin istedi:

- Hayvanları aç bırakmak mertliğe sığmaz. İzin verin biraz ot yolayım!

Avusturyalılar önce izin verdiler. Osmanlı askeri¸ ot yolup arabalara yüklemeye koyuldu. Ardından düşman askerleri etrafını sardı. Alay etmeye¸ hakaretler savurmaya başladılar. 

Yeniçerinin sabırlı davranışları karşısında iyice zıvanadan çıktılar. Sonra da acımasızca katlettiler. Kesik başını kalenin önüne getirip¸ bağırıp çağırmaya¸ tehdit etmeye başladılar:

- Hepinizin kellesini süngülerimize geçireceğiz! Alçak Türkler!

Daha da ileri gidip Peygamber Efendimize ve padişaha dil uzatmaya yeltendiler. İşte o zaman kaledeki Osmanlı askerlerinin sabrı tamamen tükendi. Galeyana gelen yeniçerilerin dilinde aynı tepki vardı:

- Düşmanın hakaretlerini daha fazla dinleyemeyiz¸ tahammülümüz kalmadı. Düne kadar padişahlarımızın ayaklarına kapananlar şimdi aslan kesiliyorlar.

Komutan emrini verdi. Avusturyalılara haddi bildirilmeli¸ Peygamberimize ve padişahımıza hakaret etmek ne demekmiş gösterilmeliydi:

- Herkes hazırlansın! Allah aşkı için savaşımız vardır. Peygamberimize ve padişahımıza dil uzattırmayız!

Allah¸ din¸ peygamber ve padişah aşkı ile savaşan Osmanlı askerleri¸ Avusturyalılara öylesine saldırdılar ki¸ düşman feleğini şaşırdı¸ neye uğradığını bilemedi. 

Aslında bu denli şiddetli bir tepki ve hücum beklemiyorlardı. Osmanlı'nın en hassas damarına bastıklarının farkında değillerdi. Osmanlılar için din ve kutsal değerler olunca akan sular durur¸ canlar feda edilirdi.

Şiddetli çarpışmalar sonunda beş binden fazla düşman askeri cezalandırıldı. Geri kalanlar da canlarını zor kurtardılar. Çareyi kaçmakta ve her şeylerini arkada bırakmakta buldular. 

Yerköy Kalesi önünde¸ bir Ramazan ayında zafer Osmanlıların ve İslâm'ın olmuştu. Takvimler¸ 8 Haziran 1790 tarihini¸ parlak bir sayfa olarak yapraklarına ekledi...

6 Temmuz 2013 Cumartesi

ÖMER ra DENDİĞİNDE DUR SAYGIYLA TEFEKKÜR ET HATIRLA


Doğru sözü hemen kabul ederdi
RAMAZANLARIDA GÜZEL VE HEM BEREKETLİYDİ
Onun zamanında, Müslümanlar İslamiyet’i İran içlerine kadar yaydılar. İranlı meşhur kumandan Hürmizan, teslim olmamak için çok direndi, fakat hayatının tehlikeye girdiğini görünce teslim oldu. Hazret-i Ömer, huzuruna çıkartılan Hürmizan’a sordu:
- Bize söyleyeceğin bir şey var mıdır?
- Var! Fakat önce ölecek miyim, kalacak mıyım bunu bilmem lazımdır.
- Konuş, sana zarar gelmeyecektir.
- Ey büyük halife, önceleri biz İranlılar siz Arabları öldürüyor, zorla mallarınızı ellerinizden alıyorduk. Ne zaman ki, Allah size peygamber gönderdi. Ondan sonra bizim üstünlüğümüz sona erdi. Siz aziz, biz zelil olduk.

Hazret-i Ömer, Enes bin Malik’e sordu:
- Ne yapalım bunu?
- Öldürmeyelim! Çünkü arkasında büyük bir kalabalık vardır. Belki onlar, ileride Müslüman olabilirler.
- Fakat o, Resulullahın kıymetli arkadaşlarını şehid etti. Onu sağ bırakmamız uygun olur mu?
- Ya Ömer bunu öldürmememiz lazımdır. Çünkü, “Konuş sana benden zarar gelmez” diye söz de vermiştin.

Hazret-i Ömer, kim tarafından söylenirse söylensin, doğru sözü hemen kabul ederdi. Enes bin Malik hazretlerinin bu sözü üzerine, onu öldürmekten vazgeçti. Birçok sahabinin şehid olmasına sebep Hürmizan'ın hayatını bağışladı.

Bir müddet sonra da, Hürmizan Müslüman oldu. Ayrıca onun vesilesi ile birçok kimse imana geldi. ..


Ömer’in yerini kim tutabilir

Abdurrahman bin Avf der ki, ben Ömer’den acayiplikler gördüm. Ne gördün diye sorulunca buyurdu ki, hayatta olsa, ben söylemeye kadir olmazdım. Biri odur ki, her gece ikimiz şehri dolanırdık. Bir mahalle varırdık. Ömer bana derdi ki, sen burada dur. Ben de muhalefete kadir olamayıp, dururdum. Varıp, bir zamandan sonra gelirdi. Sormaya da cüret edemezdim. 

Vefatlarından sonra bir gece o mahalleye varıp, o ev içine girdim. Bir ihtiyar kadın gördüm. Kendi kendine acaba ne oldu ki, Ömer bu gece gelmedi, diyordu. Ben dedim, ey annem! Ömer vefat etti. Kadın bunu işitince, bir ah çekip, bayıldı. Sonra kendine geldi. Dedi ki: Ey Allah’ım! Bana yardımda bulunan Ömer’i af et. 

Ona dedim ki, ne yardım ederdi. Gündüz vakti üzerimi kirletirdim. Onu dışarı atardı. Kirlenmiş elbisemi yıkardı. Beni temizlerdi. Bana yiyecekten ne nesne gerek ise, getirirdi. Dedim, ey annem! Ben de Ömer’in yâriyim. Eğer o gitti ise ben sağım. Ben Ömer’in yaptığı işleri yapayım. Dedi ki, Evladım, Ömer’in yerini kim tutabilir. Eğer Ömer’in yâri isen, bana dua eyle, yardım et. Hemen ellerini açıp, dedi ki, ya ilahel âlemin! Ben o hastalığı Ömer’in yardımı ile çekerdim. Ömer gitti. Benim ruhumu kabz eyle ki, ben Ömersiz ömür istemem. Bunu dedi, o saat duası makbul olup, vefat etti. Ağladım, techiz ve tekfinini yapıp, defnettik.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.

selmun aleyküm