REKLAM

AYET-İ KERİME

17 Ocak 2014 Cuma

Bu arkadaşımız Türkiye vatandaşı mı? El Kaide bağımlısı bir ülke gibimi?

Türkiye El Kaide bağımlısı bir ülke gibi gösterilmeye çalışılıyor
Ben soruyorum 'Bu arkadaşımız Türkiye vatandaşı mı?'"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay'ın Türkiye'nin nükleer santralde bomba yapacağını iddia ederek, İran'a atıfta bulunmasına çok sert tepki gösterdi.Ankara'da düzenlenen Büyükelçiler Konferansı'nın basına kapalı kısmında soruları yanıtlayan Bakan Yıldız, "Neymiş, Türkiye, İran gibi nükleer yakıtın zenginleştirilmesi ile alakalı madde koymuş. Biz bu anlaşmayı ABD, Kanada, Rusya, Fransa ile yapmışız. Hepsinde benzer madde var. Madde iki ülke kendi arasında anlaşırlarsa bu konuda çalışma yapabilirler ifadesini içeriyor" dedi.
KONJONKTÜRLE İLGİLİ
"Türkiye herhangi bir ülkeyle nükleer müzakere yapacaksa önce barışçıl anlaşmaya dönük bu maddeleri koyar. Ama birden bire Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle ilgili bir nokta oluştu" diyen Yıldız, şöyle devam etti: "Bunun konjonktürle ilgisi var. Ama bir yazarımız 'dikkatli olun ey dünya böyle bir risk var' diyor. Ben soruyorum 'Bu arkadaşımız Türkiye vatandaşı mı?'"

BAĞIMSIZLIĞA DARBE
Taner Yıldız, 17 Aralık'ta başlayan siyaseti dizayn etme operasyonuyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Yıldız, "Bu operasyonda 10 sebep varsa emin olun en az 3'ü Kuzey Irak enerji işbirliğidir" dedi. Yıldız, son günlerde dünyada merak uyandıran Türkiye, Kuzey Irak enerji işbirliği alanında büyükelçilere bu yolla stratejik bir ortaklık kurulacağını belirtti. Kuzey Irak işbirliğinde petrol boru hatlarının gündemde tutulduğunu aktaran Yıldız, gözlerden kaçan bir unsuru vurgulayarak, "Ancak boru hatlarından da önemli olan bizim burada petrol üretimi yapacak olmamız. Bu doğrudan enerji bağımlılığımızı azaltacak, bağımsızlığa gidecek bir yol. Buna darbe vurulmaya çalışılıyor" diye konuştu. Yıldız, Kuzey Irak, Azerbaycan anlaşmalarıyla Türkiye'nin siyasi sınırlarının sabit kalmak kaydıyla ekonomik sınırlarını genişlettiğini belirtti.

KRİZ ORTAMI OLUŞTURUYORLAR
Enerji Bakanı Taner Yıldız, şu anda Türkiye'de oluşturulmaya çalışılan bir kriz ortamı olduğunu aktardı. Taner Yıldız, "Uluslararası arenada Türkiye'nin zorunlu olarak imajını değiştirmeye dönük gayret var. Türkiye El Kaide bağımlısı bir ülke gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu siyaseten Türkiye'nin imajını değiştirmeye yönelik bir harekettir. Ekonomik açıdan da bir kriz ortamına vehmettiği gibi algı yaratılıyor" dedi. Taner Yıldız, her zaman tetiklenmeye hazır kriz altyapısı oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti. Yıldız, "Biz bu zorluğu da aşarız. Siyasi istikrar mutlaka sürdürülebilir olacaktır" diye konuştu.

YATIRIMDA ŞÜPHE BİLE YOK
Yıldız, yatırımcıların bu krize prim vermediğini de belirterek, "Geçen hafta BaşbakanımızlaJaponya'daydık. 22 milyar dolarlık yatırımı gerçekleştirmede şüphe bile etmiyorlar" dedi.

MEKSİKA'DAN DAVET GELDİ
Yıldız'ın görüşmesi boyunca büyükelçiler, görev yaptıkları ülkelerdeki enerji konularıyla ilgili sorular sordu. Meksika'nın daveti Yıldız'a iletilirken, Moğolistan'ın Türkiye ile güçlü ve yeni bir enerji işbirliği kurmak istediği vurgulandı.

15 Ocak 2014 Çarşamba

HAŞHAŞİLER tarihteki ilk terör örgütü ‘Haşhaşiler

Daha önce miting ve toplantılarda ‘örgüt, çete, virüs, ajan, ihanet
şebekesi, maşa, inlerine gireceğiz’ gibi ifadeler kullanan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Hizmet mensuplarını, Selçuklular döneminde ortaya çıkan ve uyuşturucu içerek ölüm emri verilen kimseleri ortadan kaldıran tarihteki ilk terör örgütü ‘Haşhaşiler’e benzetti. Dinleyenleri şoke eden bu, benzetme toplumda adeta derin düşünmelere yol açtı. Tarihçiler, ilahiyatçılar ve siyasetçiler, şaşkınlıkla karşıladıkları benzetmeyi toplumun huzuru,  devletin bekası, hakkın adaletin üstünlüğü adına  “tehlikeli” buldular

Bir süre önce AK Parti’den ayrılan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Başbakan’ın saygın kişi ve çevrelere karşı kullandığı üslubu, akıl ve vicdanla bağdaştıramadığını vurguladı. BBP lideri Mustafa Destici, Başbakan’ın açıklamaları için ‘kabul edilemez’ yorumunu yaparken gazeteci yazar Ali Bulaç, söz konusu söylemi tehlikeli bulduğunu bildirdi. İlahiyatçı yazar Prof. Dr. Suat Yıldırım, “Haşhaşi nitelendirilmesi insafla bağdaşlaştırılması mümkün olmayan bir iftiradır. En yetkili mahkemelerden geçerek muhkem kaziye halinde, beraatten sonra böyle bir isnatta bulunmak hukuken de suçtur.” ifadelerini kullandı.
BU DÜNYADAKİ YARGIDAN YADA YENİDEN YARGILANMAKTAN KURTULANLAR!.. HAKKIN HUZURUNDA NE YAPACAKLAR HELEDE TÜM İNSANLIK DAVACI OLUNCA

Başbakan Erdoğan, bugün Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada şunları söyledi: 
"Bu örgütün yurtdışında mutlaka anlatılması, deşifre edilmesi gerekiyor. Türkiye'de yapılanması, faaliyetleri, hırs ve arzuları net bir şekilde ortaya çıkan tehlikenin boyutları aşikar hale gelen bu örgütün muhataplarınız nezdinde daha iyi bilinmesi önem arz ediyor. İşte bu örgütün başta emniyet ve yargı olmak üzere devlet kurumlarında örgütlenerek siyaset, ekonomi, finans, ticaret gibi alanlarda inşa ettiği korku imparatorluğunun iyi anlaşılması ve iyi anlatılması gerekiyor"

Ahmet Taşgetiren İN YAZISI
Sevgili arkadaşlar,

O telefon konuşmalarının kaydedilmesinin hukuksuz olduğunu ifade ediyorsunuz. Haklısınız. Ama kabul edin ki, bu noktada geçmiş örneklerine baktığımızda sizin de elleriniz temiz değil. Geçmiş birçok davada kullanılan delillerin, dinlemelere dayandığını siz de biliyorsunuz. Onun için, hukuksuz dinleme itirazınız, sadece savunma psikolojisi içinde değerlendiriliyor ve samimi bulunmuyor.

Sevgili arkadaşlar,

Bu arada bu konuşmaların gerçek olduğunu kabul ediyor, içeriğine itiraz etmiyor, hatta, “Bir gönül insanının böyle meselelerle ilgilenmesi gayet normal değil mi?” söylemini geliştiriyorsunuz.

Sevgili arkadaşlar,

O telefon kayıtlarına yansıyan ilişkiler bir “Ağ”ı ortaya koyuyor, farkında mısınız?

O ağ, Koç’ları, Sabancı’ları, Ciner’leri, M. Nazif Günal’ları kapsıyor.

Koç’ların Türkiye içi ve dışı bir takım işlerinin bitirilmesini ve bu arada sponsorluklarını kapsıyor, farkında mısınız?

Ciner’in gazetesinde (Habertürk) yazanların yazılarına önceden muttali olunduğu, Hizmet’i eleştirir gibi gözükenlerin patrona bildirildiği ve o tür yazılara müdahale edildiği bilgisini kapsıyor, farkında mısınız?

Uganda’daki yatırımları kapsıyor, farkında mısınız?

BDDK’daki işlemlerin nasıl bir kadrolaşma ile belirlendiğini kapsıyor farkında mısınız?

 “Ananas” gibi şifre izlenimi veren ifadeleri kapsıyor farkında mısınız?

“Büyük patron duymasın” gibi sırlı ifadeleri kapsıyor, farkında mısınız?

“Başbakan”ın iç iletişimde “Boş-bakan” diye nitelenmesini kapsıyor, farkında mısınız?

Ve Hocaefendi’nin bütün bu işlerle ilgilenen bir insan olduğu bilgisini kapsıyor.

Girin toplumun içine ve bakın, acaba, dinlemelerin hukuksuzluğu mu tedavül ediyor, yoksa ortaya çıkan “Ağ”ın hacmi mi?

Camiaya mensup insanlar savunmada mı, ithamda mı?

Her gün olan bitenler, “Bunlar küresel çapta bir ağ”temasını zihinlere oturtmuyor mu?

İHH’ya karşı yürütülen, El Kaide ile bağlantılı izlenimi verecek en taze operasyon, varıp Emniyet’teki paralel yapının, yani Camia’nın üzerine oturmadı mı, o da varıp İsrail’in İHH ile hesaplaşması ile bütünleşmedi mi, görmüyor musunuz? O operasyona imza atan Emniyet mensupları, Camia’dan mıydı, yoksa Camia’ya komplo kuranlardan mı? Fark varsa neden vurgulamadınız farkı?

Sevgili arkadaşlar, Mustafa Akyol’un Star’daki dünkü yazısını okudunuz mu? “Dostça bir eleştiri” diyordu Akyol. Yazının tümü önemli ve dostça idi, oradan sadece şu paragrafı paylaşmak isterim:

“Hizmet’in Türkiye içinde keskin bir siyasi güç olarak algılanması, dünyada da öyle algılanması ile sonuçlanır. Buradaki ‘paralel yapı’ tartışması, başka yerlerde de sorular, kuşkular ve nihayetinde sıkıntılar yaratır. Onca emek riske atılmış, onca halkla ilişkiler gayreti boşa gitmiş olur. Hizmet sadece Türkiye’de değil, dünya çapında zarar görecektir bu kavgadan.” 

Ne diyeyim bilmem ki.

Mustafa Yeşil dostumu dinledim. İyi bir siyasi hatip olur, kabul ediyorum, ama o imaj Camia’ya yüklenmeli mi, sormak istediğim bu.

Zaman’daki, Bugün’deki arkadaşların yazılarını okuyorum, derin bir öfke ve Başbakan’a yönelik nefret, belki bazılarında intikam duygusu... Bu gönül yükünü taşımalı mı Camia?

Tahmin edebiliyorum, sizi bugünlerde Mümtazer Türköne’nin yazıları kesiyordur. “Benim hayatımın en büyük şerefi, Hocaefendi’nin 25 yıldan beri beni dost olarak kabuletmesidir” diye yazan Hüseyin Gülerce bile kesmiyordur hatta. Ama Gülay Göktürk’ü de okuyun derim, biraz kulaklarımız sadece kendi söylediklerimizle dolmasın diye. Diyor ki Gülay Hanım, Bugün’deki  dünkü yazısında:

“AK Parti’nin HSYK’nın yapısını değiştirmek için son derece meşru bir sebebi var. Son haftalar, varlığına çoktandır işaret edilen “yargıdaki otonom yapının” sistematik siyaset mühendisliği faaliyetlerini kamuoyunun büyük çoğunluğu açısından şüphe duyulmaz bir hale getirdi. Bu durumda hükümetin “işgal altında bir yargı” olgusunu bir an önce bertaraf etmek istemesi elbette hakkıdır.”

Böyle bir bakış da var, kendi dünyamızın dışına çıktığımızda.


Sevgili arkadaşlar, bir dil tutturdunuz gidiyorsunuz, dilinizin yükünü Camia çekiyor. Anadolu’da, mutfak bütçesinden öğrenci bursu çıkaran kadınlar, dünyanın öbür ucuna öğretmenlik yapmaya giden gençler çekiyor. Onlara yazık olmuyor mu? Yazık olmuyor mu bir birikimin heba olmasına?

14 Ocak 2014 Salı

BÜLENT ERSOY: ..kinden ,nefretten,kıskançlıktan ,fitneden iftiradan,dedikodudan arındırdın mı ?

İŞTE BÜLENT ERSOY'UN ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİĞİ KÖŞE YAZISI


Saygıdeğer okuyucularım;

Sayfamdaki dostlarımın çok büyük bir bölümünü tenzih ediyorum.

Lakin!!!Ne acıdır ki Hüküm Allah'ındır diyen dinimizde herkes hükümdar olmuş.

Mahşer bu dünyada kurulmuş ki herkes sevabı günahı burada keser olmuş.

Türkiye Cumhuriyeti'nin pembe nüfus cüzdanı verdiği bir insana kanunlardan büyük müsün birey sen ki pembe nüfus cüzdanına saygı duymuyorsun.

Ol diyen Allah değil mi ? Ruhlara üfleyen Allah değil mi ? Allah'ın işine ne karışırsın aciz kul.

Sen kalbini açıp içine baktın mı ?

Sen kalbine türban taktın mı ?

Sen kalbini kinden ,nefretten,kıskançlıktan ,fitneden iftiradan,dedikodudan arındırdın mı ?

Siz mahşerin sözcüsümüsünüz be,hepiniz burada karar veriyorsunuz ahkam kesiyorsunuz hepimizin günahını sevabını ahrete bırakın Türk oluruz,kürt oluruz,laz oluruz,çerkez oluruz, ,başımızı örteriz,hep birileri çıkar ötekileştirir.

Nerede hoş görü peygamber efendimizin güzel ahlak emri nerde Hz. Ömer?lerin adaleti..

Yeter...Allah?tan büyük yok,kraldan çok kralcı çok.!!! Bakınız bundan kısa süre önce yılbaşı akşamı transparan kıyafetimi ayakta alkışlayan siz !!!

Dekolteden rahatsız olmayan siz !!! şimdi Mevlit kandilinin ehemmiyet ve manasına yakışan olması gerektiği gibi kapanmamdan neden rahatsızsınız??

Yazıkkk ?Elhamdüllilah müslüman bir ülkede kapanmama atılan çığlıklar sizin ayıbınız ,benim ise gecenin ulviyetine yakışır şekilde onurum..

Bırakın laik kalalım ama,bırakın da isteyen her çağın kitabı olan yüce kitabımızın emri ile ibadet kokan ibadetle geçen kutsal gecelerimiz de ibadete yakışır şekilde nizama uygun örtünmemi de bana bırakın muhterem ön yargılılar...

Siz ahlak örtüsünü örtünmemişsiniz..

BÜLENT ERSOY HAKKINDA YAPIMCI NELER DEDİ?

Son dönemin en tartışmalı programlarından biri olan Bülent Ersoy Show, dün gece yaşanan krizden sonra yayından kaldırıldı.
DP Yapım’ın sahibi Mehmet Fevzi Siverek, “Show TV’de Pazar akşamları aynı saatte ya bambaşka bir şov programı yapacağız ya da ünlü sanatçıların jüri olduğu bir müzik yarışması ekrana getireceğiz. Ama Bülent Ersoy olmayacak” dedi.

“ZATEN SHOW TV, RİCA MİNNET ONU KABUL ETMİŞTİ!..”

Siverek, Bülent Ersoy kararını Show TV’nin yönetimiyle birlikte aldıklarını belirtirken, “Zaten, Show TV yönetimine Bülent Ersoy’u rica minnet kabul ettirmiştim. Başka birisiyle yap, bu kişi sorunlu demişlerdi, dinlemedim, direndim ama haklı çıktılar” şeklinde konuştu.

Fevzi Siverek, “Star TV 13 hafta zor dayanmıştı, ben 17 hafta yaptım, ama nasıl olduğunu bir Allah, bir ben, bir de Show TV’nin yöneticileri bilir. Bununla kimse çalışmaz” dedi.

Siverek, programa başladıklarında neler yaşadıklarını da şöyle anlattı:

“FİTNEYLE HERKESİ BİRBİRİNE DÜŞÜRDÜ!..”

“Kanalın Bülent Ersoy’la program yapma isteği yoktu. Yapımcı olarak rica ettim. İzzet Yıldızhan ve Bülent Ersoy’la başladık. Ama önce İzzet’e huysuzluk çıkardı. İzzet’in programdan dışarı çıkmasını bir şekilde sağladı.  Bana gelip İzzet sana bunu söylüyor v.s v.s ile dedikodularla, laf taşımakla, iki tarafı kışkırttı, aramızı bozdu. Çok ters bir duruma düştük. Bu gelişme üzerine programı komple bitirmek istediğimi söylediğimde devam etmemiz için her şeyi yaptı. İzzet’se hiç kavga çıkarmadan, bununla sürekli kavga edeceğimize ben çıkım, dedi, çıktı gitti”

“Sonra her hafta bir sıkıntı çıkarmaya başladı. Bir pantolon giyiyor, borcu olduğu ortaya çıkıyor. Ertesi gün televizyonlarda bunlar konu oluyor, rezil oluyoruz. Bütün uyarılarıma rağmen canlı yayında ağzına geleni konuştu, sürekli büyük para cezası aldık”

“ANTALYA’DAKİ BÜYÜCÜSÜNDEN BIKTIM!..”

“Her programda, programla hiç ilgisi olmayan insanların adını zikretmeye başladı… Bir tanesi Antalya’daki büyücüsüymüş, canlı yayında telefonu eline alıyor. Dışarıdan birisinden gelen bir mesaj ile bir telefonla bütün programın akışını her şeyini değişiyor. İki de bir, bu piyasada, ben tekim benden başka okuyan yok, ben bu işin mektebini bitirdim, öbürleri hepsi alaylı, küçük dağları ben yarattım, büyük dağlar zaten vardı şeklindeki konuşmaları herkesi bıktırdı, usandırdı…”

“KENDİ MENAJERİ MALİYELİK OLDU AMA...”

“Bir hafta kaç gün önce de kendi menajeri, yani kendisinin konserleri organize edeni menajeri, sahtekarlık(vergi kaçırma olayı Milliyet’te birinci sayfada yer aldı) yaptığı gerekçesiyle gazetelere manşet oldu. Bu konuların tamamını toparlayıp kendisini defalarca uyarmama rağmen sonra ben anladım ki bu işlere(!) yanlışlıkla değil bilinçli olarak girmiş ve yapıyor. Menajeriyle birlikte her işin içinde var”

“BÜLENT ERSOY’A EKİP DAYANMADI!..”

“Yapım ekibinde iki kere yönetmen değiştim. Diğer ekip de devamlı değişti. Sözleşmemizde programı yapıp, program bittikten sonra 7 iş gününden sonra para ödememiz gerekirken, pazartesi saat 09.00’da şirketimizin muhasebesini arayarak, param ne oldu niye gecikti diyen biri… Hepimiz şok olarak onun her hafta yaptıklarını izledik!.. Sürekli geç kalmalar, hep yayına 5 saniye kala, tüm ekip stres, bunalımdan yayına yetişemeyecek miyiz, her hafta gelen konuklara rica ederek, gecikebilir, programı bir şarkıyla sizle açacağız diyerek devamlı gelen konukları hazır ettik. Çekilir gibi değildi”

“ZAVALLIDIR, GARİBANDIR DEDİK AMA!..”

“Zavallıdır, garibandır, kimsesi yoktur, uzun senelerden beri tanıyorum. İş hiç yapmamıştım. Hep benden istekleri olmuştur. Hep işlerine yardımcı olmaya çalışmıştım insan olarak… Ama onunla asla iş yapılmayacağını anladım. İş disiplini sıfır… Herkesin neden ondan kaçtığını ve iş yapmadığını da anladım”

“6 KERE ŞOFÖR DEĞİŞTİRDİM!..”

“Kendisinin arabası olmadığından dolayı ben sürekli şoför ve araba tahsis ettim. En son geçen hafta benim arabamla giderken, benim şoförümle giderken caddede geçerken uzaktan geçen bir kişinin resmini çektiğini görüyor, şoförü bağırarak arabayı durduruyor arabadan inip çocuğu dövüyor. Çocuğun elindeki telefonu da alıp yere vuruyor. Bunlar affedilir şeyler değil.. Bunları bize anlatırken bile pişkin pişkin gülerek anlatıyor… İstekleri ve talepleri hiçbir zaman bitmiyor”

BÜLENT ERSOY, BENİ BİRİLERİ(!) KURTARIR DÜŞÜNCESİNDE!

“Bağırarak, çağırarak, insanları azarlayarak, sazları azarlayarak RTÜK kurallarına uymayarak nasıl olsa ben Bülent Ersoy’um birilerini ararım, birileri beni kıramazlar, hallederim rahatlığıyla ezelden beri hep bunları yapmıştır. Bundan sonra da bunların yapılacağını düşünüyor. Maalesef yapamaz. Zihniyet Türkiye’de değişti. Türkiye’de bu işler böyle yürümez. Gerçek sanatıyla, ahlakıyla yürür…

“45 YAŞ KÜÇÜK SEVGİLİ YÜZÜNDEN PROVA YAPAMADIK”

“Daha da rahatsız olduğum konular… Kendisinden 45 yaş küçük bir çocukla sevgili olduğunu söyleyerek, ekibin repertuvar çalışması gerekirken Ben İzmir’e gidiyorum gelmicem, bu hafta gelecek misin sorusuna da her hafta gelecek mi, gelmeyecek mi kuşkularıyla yaşadık”

“NUR YERLİTAŞ İLLAHLAH DEDİ!..”

“17 hafta program yaptım. 10 tane kostümcü değiştirdik. 2-3 kez ricayla Nur Yerlitaş’a elbise yaptırttık. Nur benim ricamla kırmadı yaptı. Ama Nur en son Fevzi benim dostumsun ama olmuyor biz bunla iş yapmayalım dost kalalım dedi”

“GENÇ KIZI KOLUNDAN TUTUP ATMASI SON NOKTA!..”


Fevzi Siverek, “Bu hafta seyirciler arasında bir genç kız vardı. Herkesin gözü önünde sahnesinden inerek, seyircilerin arasına girip, o kız çocuğunu kolundan tutup dışarı attı. 17-18 yaşındaki bir öğrenciye, hem de hiç suçu yokken bu yaptığı hareketle birlikte benim vicdanımda da artık bir yeri kalmadı. Ve dönüşü olmayan bir kararla kendisiyle vedalaştık. Allah yolunu açık etsin. Ama bu kafayla, bu hiçbir yerde çalışamaz”

SABAH BAŞBAKAN'I EVİNDEN ALIRIZ

"Plan işlerse Başbakan'ı alırız"


Gazetede yer alan habere göre üst düzey yargı mensupları birkaç ay önce İstanbul'da bir lokalde toplantılar yaptı, operasyonun ayrıntılarını masaya yatırdı. İddiaya göre nihai adım Başbakan Erdoğan'ı evinden almak olacaktı. İşte o haber...
Yargı ve emniyet içindeki paralel yapının 3 aşamalı darbe planı ortaya çıktı. Yargıdaki paralel yapının üyelerinin operasyonları planlamak için İstanbul'daki bir lokalde sık sık toplantılar yaptığı öğrenildi.

17 ARALIK'TA START VERİLDİ
Toplantılarda; 17 Aralık operasyonundan 25 Aralık'taki yeni dalga operasyona, Savcı Muammer Akkaş'ın basın bildirisi krizinden İzmir'de Binali Yıldırım'ın seçim çalışmalarının startını verdiği 8 Ocak'taki operasyona kadar birçok detayın kararlaştırıldığı öğrenildi.

UYGUN MAHKEME BEKLENDİ 
Akşam mesai bitiminden sonra bir araya gelen paralel yargı mensupları iddiaya göre derin operasyonu seçim öncesi başlatıp sonrasında final olmak üzere 3 aşamaya ayırdı. Alınan kararlara göre bir yıl öncesine ait teknik takibe dayanan soruşturma için 17 Aralık sabahı seçildi. Gözaltı kararlarının çıkarılması için uygun hâkimin nöbetçi olması beklendi. Gözaltı kararı verecek 18. Sulh Ceza Mahkemesi hâkiminin nöbetçi olduğu pazartesi günü savcılık gözaltı kararları için başvurdu. Gözaltı kararlarının çıkarılmasının ardından operasyonun düğmesine basıldı. İlk aşamadaki operasyonda adreslerde yapılan baskınlarda ele geçirilen paraların ve teknik takibin görüntüleri aynı anda basına dağıtıldı. Paraların kaynaklarının avukatlar tarafından belgelendirilmesine rağmen "rüşvet parası" olarak sunuldu. Böylece ilk aşama olan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile imaj kaybı hedefi işleme konuldu. İkinci karar ise operasyonlar sürerken savcılara gelebilecek yaptırım ve görevden almaların ardından alışık olunmayan basın açıklamaları ile "Yargıya müdahale ediliyor" söylemi yaratmak oldu.
2. AŞAMA ‘YARGIYA MÜDAHALE'
25 Aralık'ta Türkiye'deki en büyük yatırımlara imza atan işadamlarına gözaltı kararı alınıp aynı anda basına sızdırıldı. Başsavcıya bilgi vermeden soruşturmanın düğmesine basan Savcı Muammer Akkaş dosya elinden alınınca bir adliyede basın açıklaması yaptı. Ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan (HSYK) korsan açıklama geldi.

SAVCIDAN BASIN AÇIKLAMASI
Son olarak da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atanan Zekeriya Öz bir basın açıklaması yaparak "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine iki yargı mensubunu gönderip baskı yaptığını" öne sürdü. Böylece ikinci aşama da uygulamaya konulmuş oldu.

‘BAŞARIRSAK SABAH BAŞBAKAN'I EVİNDEN ALIRIZ'
Planın en vahim bölümü ise 3. aşama. Yerel seçim öncesi 2 aşama hayata geçirildikten sonra AK Parti'nin seçimlerde alacağı oyların beklenmesine karar verildi. Tüm planların etkisiyle AK Parti'nin önemli illerde belediyeleri kaybetmesinin sağlanması halinde seçimlerin ertesi günü 31 Mart'ta en büyük operasyon için düğmeye basılması kararlaştırıldı.
Hedefte ise Başbakan ve kabinenin diğer üyeleri olduğu öğrenildi. Çekmecelerde bekletilen dosyalar çıkarılarak eşzamanlı operasyon yapılması kararlaştırıldı. Toplantıda derin planların kararı alınırken bazı paralel yargı mensuplarının "Plan başarılı olursa o gün gelsin, 31 Mart sabahı Başbakan'ın adresine bizzat kendimiz gideceğiz" dediği iddia edildi.

9 Ocak 2014 Perşembe

DARBECİ ASKERLERİ TUTUKLAYACAKTI!

Darbecilere; ''Yaptığınız toplantıdan haberim var. Tutuklanmak istemiyor sanız derhal orayı terk edin, ve dağılın'' dedi.

'GEZİ DARBESİNE 'DUR' DEDİ!

MİT, DARBECİ ASKERLERİ TUTUKLAYACAKTI!

Türkiye gündemini sarsan ve adeta ülkeyi iç savaşa sürükleyerek darbe zemini hazırlayanlar amaçlarına ulaşacakken bir telefon onları sarstı.

Türkiye gündemini meşgul eden Gezi olaylarının en yoğun olduğu bir gece, son YAŞ toplantısından emekli olanlarda olmak üzere toplam 20 rütbeli asker bir araya geldi.

20 rütbeli asker, Hükümete önce muhtıra vermeyi, Hükümetin 27 Nisan E- Muhtarsına karşı gösterdiği dik duruşu yine göstermeleri halinde, sürecek olan olayları bahane ederek, darbe yapacaktı.

Önce muhtıra ve darbe konusunda anlaşan rütbeli askerler, gelen bir telefonla şoke oldular.

Telefonun ucundaki kişi MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dı.

Fidan, darbecilere; ''Yaptığınız toplantıdan haberim var. Tutuklanmak istemiyorsanız derhal orayı terk edin, ve dağılın'' dedi.

Defalarca denenen, ancak başarısız olan darbe planlarının ardından gezi olayları ile yeniden darbe yapmaya karar veren askerler, telefonun kapanmasının ardından hemen toplantıyı bitirip dağıldılar.

Hakan Fidan öncesi MİT, 1980 darbesinde önemli rol oynamış, ve darbenin oluşmasına zemin hazırlamıştı.

Hakan Fidan'ın, gezi olaylarını bahane ederek darbe yapmak isteyen darbecilere vurduğu bu darbe, MİT'in artık milli ve halkın bekaasını koruyan kurum haline dönüştüğünü bir kez daha gösterdi.

7 Ocak 2014 Salı

MİLLİ GENÇLİK VAKFI 10 YIL SONRA KALDIĞI YERDEN

1975 yılında kurulan ve millete önemli hizmetler yaparak inançlı bir neslin yetiştirilmesine öncülük eden ancak 28 Şubat süreci sonrası kapatılan Milli Gençlik Vakfı, yeniden kurularak, yaptığı hayırlı hizmetlere kaldığı yerden devam edecek…


Sevdamız Türkiye’ diyerek 1975 yılında kurulan Milli Gençlik Vakfı, 28 Şubat süreci sonrası 2004 yılında kapatılmıştı. Aradan geçen on yıldan sonra MGV, 7 Ocak 2014 günü Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla yeniden kuruldu. İmanlı  ve inançlı bir gençliğin teminatı olarak yıllarca millete hizmet eden MGV’nin yeniden kurulması ise gönül verenleri, sevenleri tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.

10 YIL SONRA KALDIĞI YERDEN

28 Şubat süreci sonrası açılan mahkemeler sonucunda 2004 yılında kapatılan ve mal varlıkları ise Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne emanet olarak verilen MGV’nin 10 yıl aradan sonra yeniden kurulmasına karar verildi. 2013 yılının haziran ayında torba yasa olarak adlandırılan 6495 sayılı kanun ile 28 Şubat süreci sonrası kapatılan vakıfların tekrar kurulmasının önü açılmıştı. Geçen 6 aylık süreden sonra gelinen nokta ise sevindirici. MGV’nin yeniden kurulması için Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yapılan başvuru, dün karara bağlanarak resmileşti. Böylelikle MGV’nin yeniden kurulması kesinleşmiş oldu.

MALVARLIKLARI 3 AY İÇİNDE İADE EDİLECEK

Kapatıldığı gün 155 adet gayrimenkulüne el konularak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne emanet edilen MGV’nin malvarlıkları ise 3 ay içinde tekrar iade edilecek. Mahkeme kararı sonrası kurulması resmileşen MGV’nin malvarlıkları için ise Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün önümüzdeki günlerde bir çalışma başlatarak, malvarlıklarını iade işlemine başlayacağı öğrenildi.

TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR SAYFA OLACAK

Kurucular Kurulu adına MGV’nin yeniden kurulması için çalışmaları yürüten Muzaffer Baydar, sevindirici haberin millete, ülkeye hayırlı olmasını temenni ederek, müjdeli haberi vermekten büyük bir memnuniyet duyduklarını söyledi. Baydar, “MGV bir markadır. 40 yıldır ‘Sevdamız Türkiye’ sloganı ile millete hizmet için yola çıkmıştı. Bundan sonra da hayırlı hizmetlerine kaldığı yerden devam edecek” dedi.  “MGV’nin geçmişteki hayırlı hizmetlerini bilenler için bu haber bir sevinç kaynağı olacaktır” diyen Baydar Milli Gazete’ye şunları söyledi:“Haziran ayı itibariyle başlayan süreç nihayete ermiş oldu. Hamdolsun Milli Gençlik Vakfı’nın yeniden kuruluşu tamamlandı. MGV’nin eski üyelerine, sevenlerine bu müjdeli haberi vermiş oluyoruz. MGV geçmişte çok önemli işlere imza attı. Eğitim alanı başta olmak üzere birçok konuda önemli hayırlı işler yaptı. Bundan sonra da hayırlı hizmetlere kaldığı yerden devam edecek” / milli gazete

İŞTE MGV’NİN KURUCULAR KURULU

1-Nevzat Laleli

2-Adil Gündüz

3-Nazım Karaman

4-Ali Tandoğan

5-Yahya Zararsız

6-Ertan Yülek

7-Cengiz Acar

8-Enver Ergün

9-Muzaffer Baydar

10-Mükremin Karakoç

11-Fikret Erçoban

12-Av. Yılmaz Bölükbaşı

13-Burhan Uzgur

4 Ocak 2014 Cumartesi

Erdoğan'ın konuşmasından "İpimizi kırmak istediler"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son günlerdeki gelişmelerle ilgili olarak Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi'nde gazeteci ve yazarlarla kahvaltıda bir araya geldi. Erdoğan konuşmasında, 17 Aralık operasyonu ile ilgili yargılama sürecini ve savcıların tutumunu sert sözlerle eleştirdi.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"İpimizi kırmak istediler"

- Aktif dış politikamız, enerji politikamız bazı çevrelere rahatsızlık oluşturdu

- Çıkarları zedelenen çevreler kimi zaman tek tek kimi zaman beraber hükümetimizi hedef aldılar

- Eski Türkiye bu çevrelerin çıkarları için elverişli ortam sunuyordu

- Demokrasilerde hükümetler millet eliyle iş başı yapar ve görevden alınır

- Hükümetlerin milli irade dışı güçlerle tayin edildiği dönemler oldu. Biz milli iradenin güçlenmesi için mücadele verdik

- Süreci durdurmaya tersine döndürmeye yönelik çok sayıda komploya maruz kaldık ama hepsinin üstesinden geldik geliyoruz

- Önümüz kesildi bu son adımlar da hep buna yöneliktir. İpimizi kırmak istediler ama biz vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz

"Evladım da olsa korumam"

- 17 Aralık komplosunun 30 Mart öncesinde Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmaya yönelik olduğundan hiçbir şüphe yok

- Yolsuzluk kisvesi altında yapılan ama çok boyutu olan bu operasyon asla masum hukuki bir işlem değildir

- Bir taşla bir kaç kuş vurulmak değil adeta kuş katliamı yapılmak istenmiştir

- Operasyon dosyalarının üzerinde gizlilik kararı olmasına rağmen yargının buna uymaması çok anlamlıdır

- Operasyona konulan isim de çok manidardır. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Hemen bir algı oluşturuldu

- Adı yolsuzluk olarak konulan bu operasyonun arkasında ülkemin geleceği vardır Ülkemin büyümesine yönelik suikast vardır

- Evladım da olsa korumaya değil hukukun arkasında durmaya gayret ederim. Ama hedefin milli irade suikasti olduğu aşikar

"İki dakikan var anlat ve çık"

- Evvela yargı mensuplarının hukuka uyması şarttır. Eğer hukuksuzluk yapılmışsa kim olursa olsun gereği yapılır

- Operasyon hukuka aykırı şekilde başlatıldığı gibi masumiyet karinesi çiğnenerek yürütüldü.

-Gelsin şimdi efendileriniz kurtarsın. Zanlı tabir edilen insanlara böyle bir şey yöneltilebilir mi?

- Bir savcı zanlı olarak çağrılan kişiye eli cebinde söylediği şu: 2 dakika süren ver anlat ve çık. Böyle yargılama olur mu?

"Küresel bir suikast"

- Gizli tutulması gereken bilgiler belgeler basına sızdırıldı Düğmeye basılmışçasına muhalefet de topa girdi

- Yıllık kapasitesi 100 milyonun üzerinde olan havaalanı ihalesini alan müteahhit firmanın adı var .Bu küresel bir suikast

- Sürekli servis yapmak suretiyle böyle bir lekelemenin gayreti içine giriyorlar

- Milletin seçtiği hükümet ve Türkiye'nin istikrarı hedefe konulmuştur

- Savcının açıklaması ardından HSYK açıklaması tehdidin boyutlarını gözler önüne serdi

- Siz üst perdede bu tür yargılamalar yaptığınız zaman yürütmenin başındaki insanların da herhalde söyleyeceği vardır

- Bir tarafta atamayla gelenler var öbür tarafta milletin seçimiyle gelenler var. Milletin seçtiğinin söyleyeceği olacaktır

"Yargı darbesi yapılmak istendi"

- Bu süreçte örgüt içi hiyerarşi gözetilerek Türkiye'de bir yargı darbesi yapılmak istendi

- Egemenlik milletten alınıp yargıya devredilmeye çalışıldı Biz bunu gördük ve karşı çıktık, çıkmaya da devam edeceğiz

- Millet dışında hiçbir gücün hükümet değiştirmesine asla izin vermeyeceğiz

- Biz yaptığımız reformlarla aslında bir çok şeyi ortadan kaldırdık, yine kaldırmaya devam edeceğiz

- Türkiye'de bugün hiçbir siyasi parti partimizin yaptığı çalışmayı kendi bünyelerinde yapmazlar

- Her hafta MYK toplantımız, Bakanlar Kurulu toplantımız, her ay MKYK toplantımız, il başkanları toplantımız olur.

"Operasyon erken ortaya çıktı"

- 30 Mart sürecine aynı şekilde hazırlığımızı sürdürüyoruz tüm hassasiyetlere dikkat ederek adımlarımızı atıyoruz

Ülkemiz üzerinde gerçekten küresel bir operasyon yapılma gayreti olmuştur, bu operasyon erken ortaya çıktı ve bizler inşallah hayırlısı ile bu operasyonu atlatacağız

- Bu olayın sonunun da milletimiz için hayırlı olacağına inanıyorum
MİLLİ GÖRÜŞ HANEF DİNİDİR
    EHLİ SÜNNET YOLUDUR

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.

selmun aleyküm