REKLAM

AYET-İ KERİME

24 Ağustos 2013 Cumartesi

EZAN DÜŞMANLIĞIMI CEHENNEM HAZIRLIĞIMI?

Muğla'nın Bodrum ilçesinin Torba Mahallesi'nde bulunan bir camide ezan sesinin yüksek olduğunu iddia eden bir grup kadın, imama sözlü saldırıda bulundu.


Mahallenin Torba Camisinde yüksek sesle ezan okunduğunu iddia eden grup site sakini iddiaya göre cami imamına sözlü saldırıda bulunarak tehdit etti. Olay, ikindi ezanında camiye giden 25 yaşındaki imam Abdullah Ece'nin ezan okuduğu sırada meydana geldi. Bir anda camiye gelen bir grup kadın ezandan rahatsız olduklarını belirterek cami imamına sözlü saldırıda bulundu.
İmam Ece, yapılan şikayet üzerine ezan sesini kısarak kadınları sakinleştirmeye çalıştı. Sözlü saldırıya devam eden site sakinleri, Ece'yi cami avlusunda tehdit etti. Çevrede bulunan vatandaşlar tarafından kızgın site sakini bir grup bayan camiden uzaklaştırıldı. Sözlü saldırı ve tehdide maruz kalan cami imamı Ece, yapılan saldırının ardından polisi arayarak şikayetçi oldu.
Daha sonra site sakinleri ile birlikte karakola giden cami imamı alınan ifadelerin ardından şikayetini geri çekti. Yaşanan olayla ilgili gazetecilerin sorularını cevaplayan imam Abdullah Ece, ikindi ezanı okunurken ezan sesi yüksek olduğu gerekçesi ile tepkiye maruz kaldığını belirtti. İmam Ece, "Camide ikindi namazı vakti, tam ezan okunurken oradaki bayanlardan sekiz, on tanesi bize hakaret etmeye başladı. Neden hakaret ediyorsunuz diye sorduğumda ezanın sesi çok yüksek, dediler. Bende tamam diyerek ezanın sesini kıstım. Daha sonra hakaretler ederek sürekli ağza alınmayacak şeyler söylediler. Bizde sabrettik ve polisi çağırdım. Şikayetçi olduğumu söyledim ama daha sonra dinimiz hoşgörü dini olduğu için şikayetimizi geri aldık" dedi.
Karakoldan ayrıldıktan sonra camiye dönen imam Abdullah Ece, bir grup cemaat tarafından karşılandı. Olaya tepkili olan cemaat camide sabaha kadar nöbet tutacaklarını ifade ederek yaşanan olayı kınadı. Bodrum'da bu gibi olayların sıkça yaşandığını dile getiren sendika üyesi bir vatandaş ezanların susmayacağını ve bayrakların inmeyeceğini kaydetti.
Öte yandan cami önünde cemaat ile bekleyen Ece, can güvenliğinin olmadığını belirterek eski görev yaptığı camiye döneceğini ifade etti. İmam Abdullah Ece'nin Torba Camisinde ki görevinden ayrılmasının ardından cami yeni bir imam atanana kadar imamsız kalacak.

22 Ağustos 2013 Perşembe

ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMAN DEĞİLİM diyor ve İsrail bayrağı altında uyuyor

275 kişinin yargılandığı Ergenekon davasının kilit ismi Tuncay Güney, Kanada’nın Toronto kentinde yaşadığı, yıllık kirası 15 bin dolar Güney, kendisini “Ergenekon’un soğuk mührüyüm” diye tanımlıyor. 

Güney, şehir merkezinde, giriş ve çıkışları özel güvenlik kameralarıyla denetlenen 1.500 dairelik bir sitede, bir oda bir salon, küçük bir mutfak, banyo ve balkondan oluşan 65 metrekarelik evde yaşıyor.


BAŞUCUNDA İSRAİL BAYRAĞI
Yatak odasında asılı duran İsrail bayrağı altında uyuyor. Güney, Toronto’da Beth Israil Center adlı bir Yahudi okulunda haham olarak Tevrat dersleri veriyor. Burası aslında MOSSAD’ın “Underground haham”larının yetiştiği bir istihbarat okulu. İçeride fotoğraf çekmek yasak. 20 kadar öğrenciye ders veren Güney’in yetiştirdiği öğrenciler 8 ay ile 1 yıl arasında sıkı bir tuncay-güney.jpgeğitim görüyor.

"Sizden daha lüks takılıyorum. Bir takımı satsam 5 bin 7 bin dolar eder. Bunun gibi 20 tane gösterebilirim. Bu saat 5 bin dolar. 20 tane var. Lüks hayatı seviyorum. Ama söylendiği gibi arkamda bir CIA, MOSSAD, MİT yok. Ama paralar geliyor, nereden geldiğini ben de bilemem."

ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMAN DEĞİLİM
2001 yılından beri yurtdışında yaşayan Güney, Kanada’da vatandaşlık aldığını, oturma ya da seyahat sorunu olmadığını söylüyor. Allah’a inanıyor. Hangi dine mensup olduğu sorulduğunda “Elhamdülillah Müslüman değilim. Ben Tanrı’nın İsrail’i için çalışıyorum. Ruhta Yahudiyim” diyor. 

LÜKS TUTKUSU
Boynunda, İsrail yazılı altın kolye, kolunda da “Daniel” yazılı künye taşıyor. Hürriyet muhabiri Fatma Aksu onunla Toronto şehir merkezinde bir kafede buluştu. Üzerinde şık giysiler ve pahalı takılarla röportaja geliyor. Kolunda seramik kordonlu saatinin değerinin 5 bin dolar olduğunu ve bunun gibi 20 saati daha olduğunu söylüyor. 

DEĞİRMENİN SUYU NERDEN
Burberry’den giyiniyor. “Bu lüksü Türkiye’de nerede bulacaktım” diyen Güney’le, kahve sohbetine daha sonra evinde devam ediyoruz. Nasıl geçindiğine gelince, “Tanrı’nın yardımlarıyla” diyor. 

“Allah rızıklandırandır. 14 yıla geliyorum. Ele güne muhtaç olmadık, Allah yine kimseye muhtaç etmesin” diyerek, kolundaki saati ve altın künyelerini gösteriyor: “Sizden daha lüks takılıyorum. Bir takımı satsam 5 bin 7 bin dolar eder. Bunun gibi 20 tane gösterebilirim. Bu saat 5 bin dolar. 20 tane var. Lüks hayatı seviyorum. Ama söylendiği gibi arkamda bir CIA, MOSSAD, MİT yok. Ama paralar geliyor, nereden geldiğini ben de bilemem.” Güney, görevi gereği Kanada yasasına göre bağış da toplayabiliyor.

KİRASI KURUMDAN

Kirası çalıştığı kurum tarafından ödeniyor. Fazla eşyayı sevmiyor. Salonunu, Seyit Kutibi’nin İslami Etütler kitabından Karl Marx’a, Hasan Cemal’den Dan Brown’a ve hakkında yazılan kitaplardan oluşan küçük bir kütüphanesi, sürekli güvenlik kameraları görüntülerinin açık olduğu ve bilgisayar ekranı olarak da kullanılan televizyon, deri koltuk takımı, üzerinde Mısır mitolojisini anlatan kedi figürlü firavun heykeli, sehpada köpeklerin üzerinde duran yılan başlıklı bıçak, duvarda çamurlu bir el içindeki Davut yıldızı fotoğrafından ibaret. 

CAMİDE İMAM OL DESELER İMAM OLURDUM
Mutfakta, yemek ocağı ve üzerinde “Şabat”larda mum yakılan bir Yahudi Şamdanı bulunan bir buzdolabı ile duvarında mantar pano bulunuyor. Yatak odasında ise başucunda “Altında uyumak başka bir mutluluk dediği” İsrail bayrağı asılı. Evde güvenlik alarmı var. Kapının dışında, bütün Yahudi evlerinin girişinde bulunan “Mezuza” atlı Yahudi duası göze çarpıyor. Toronto’da yaptığı işin karşılığı olarak ayda 5 bin dolar alan ve kendisine özel şoförlü bir de araç tahsis edilen Güney, “Camide imamlık görevi verdiler de ben mi yapmadım. Bana camide imam olacaksın deselerdi, camide imam olurdum” sözleriyle, kendisini eleştirenlere göndermede bulunuyor.

Tuncay Güney kimdir?
Farklı medya kuruluşlarında gazetecilik yapan 41 yaşındaki Tuncay Güney, 02 Mart 2001’de çalıntı bir aracı İstanbul da satmaya çalışırken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’nce yakalandı. Şubenin o dönemki müdürü Adil Serdar Saçan ve ekibi tarafından sorgulanan Güney’in evinde yapılan aramalarda, Ergenekon davasının temelini oluşturan 6 çuval belge bulundu. Belgeler arasında, örgütün şeması da ele geçirildi. Emniyette kamera karşısında verdiği ifadelerde başta Veli Küçük olmak üzere birçok asker, siyasetçi ve bürokratı Ergenekon’a üye olmakla suçlayan Güney, bu iddiaları, katıldığı birçok televizyon programında da tekrarladı. Güney, Ergenekon davası kapsamında ifadeye çağırılınca, 2009 yılında Kanada’ya kaçtı. Halen Kanada’da hahamlık yapan Güney, daha sonra emniyette verdiği ifadelerin doğru olmadığını ve Adil Serdar Saçan ile ekibinin kendisine işkence yaptığını iddia etmişti. Ergenekon davasının karakutularından biri olan Güney hakkında, CIA ajanı, MİT çalışanı, Cemaat üyesi, İsrail ajanı olduğu gibi iddialar sık sık gündeme gelmişti.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Darbe' olarak tarihe geçen ve mimarlarının '1000 yıl süreceğini' söylediği

Başbakan Erdoğan 28 Şubat Davası'nı Bitirdi

'Postmodern Darbe' olarak tarihe geçen ve mimarlarının '1000 yıl süreceğini' söylediği 28 Şubat sürecinde alınan tüm kararların, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzalı bir genelge ile ortadan kaldırıldığı ortaya çıktı.

Başbakan Erdoğan'ın imzasını taşıyan o belgeye ulaşıldı. Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla gönderilen 'Gizli' ibareli belge ve ekli dosyada 28 Şubat döneminin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında alınan kararları ve dönemin başbakanlarının imzaladıkları ve bu konuda kararlara uyulması yönünde gerekli devlet birimlerine kendi imzalarıyla gönderdikleri genelgelerin, emirlerin, talimatların ve her türlü eylem planının yürürlükten kaldırıldığı bildirildi. Dosyada dönemin Başbakanları'nın yürürlükten kaldırılan talimatları da tek tek eklendi.

KIVRIKOĞLU: BİN YIL SÜRECEK

28 Şubat 1997 tarihindeki askeri darbenin ardından MGK toplantılarında alınan kararlarla milyonlarca insan kamu kurumlarında mağdur olurken, eğitim sistemine de büyük darbe vuruldu. Dönemin Başbakanları ve Başbakan Yardımcıları MGK metinleri gereği zincirleme genelge, talimat ve eylem planları yayınladılar. Bu doğrultuda; 8 yıllık kesintisiz eğitim getirilerek imam hatip ve meslek okullarının ortaokul kısımları tamamen kapatıldı ve bu okulların lise bölümlerinde okuyan öğrencilere üniversiteye giriş sınavlarında katsayı uygulaması getirildi. Üniversitede başörtülü öğrencilerin eğitimi yasaklandı. Memurlara kılık kıyafet yönetmeliği getirilerek başörtülü memurlar işlerinden atıldı veya istifaya zorlandı. Kur'an kursları kapatılırken çocuğunu kendi rızasıyla kursa göndermesi velinin inisiyatifinden alınarak Kur'an öğrenme yaşı 18'e çıkarıldı.

Bu uygulamalar sonrası dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'dan sonra göreve gelen Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 Şubat bin yıl sürecek" dedi.

İMZAYI ERDOĞAN ATTI

Başbakan Erdoğan, tüm bu uygulamalara yol açan süreci bitirecek imzayı attı. Erdoğan imzalı belgelerdeki detaylar şunlar: 28 Şubat ve sonrasında gelen bütün Başbakanlar ve Başbakan yardımcıları MGK Kararlarının uygulanması için genelgeler yayınlarken Erdoğan'ın 2002'de Başbakan olmasından sonra bu genelgelerin kesildiği dikkat çekiyor. Ardından Erdoğan, 14 Aralık 2010'da İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği 'Gizli' ibareli dosyada MGK toplantılarında alınan kararları gönderilen genelgeleri iptal eden imzayı atıyor.

YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞTIR

Başbakan Erdoğan, 14 Aralık 2010'da İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği 'Gizli' ibareli dosyada MGK toplantılarında alınan kararları ve dönemin başbakanlarının imzaladığı genelgeleri dosyada göstererek şöyle yazdığı görülüyor: "Ekli listede belirtilen genelge ve talimatlar ile bunlarla ilişkili olarak Başbakanlık ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından, genelge, tamim, eylem planı, yönerge, talimat, olur, direktif ve diğer adlar altında yürürlüğe konulan her türlü işlem ve düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır."

İşte Erdoğan imzalı o belge;

11 Ağustos 2013 Pazar

Bir kıtadan diğerine teleferikle geçmek önemli ve heyecan verici olacak.

İstanbul'un artık kronik hale gelen trafik sorunu çözmek için metrobüs, metro gibi toplu taşıma sistemlerini devreye alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu halkaya şimdi de teleferiği eklemeye hazırlanıyor.
Başkan Kadir Topbaş, bu tarihi proje hakkında; "Etiler ile Çamlıca arasına yapılacak projeyle saatte 6 bin, günde 100 bin kişi Boğaz'ı teleferikle geçecek" dedi.İstanbul Büyükşehir Belediyesi uzmanları Avrupa Yakası'ndan Anadolu Yakası'na uzanacak teleferik hattıyla ilgili çalışmaları önemli ölçüde tamamladı. Etiler-Üsküdar (Çamlıca) arasında saatte 6 bin yolcu taşıyacak projeyle ilgili çalışmaların son hali, HEYECAN VERİCİ

Başkan Kadir Topbaş, bu tarihi proje hakkında; "Asya'dan Avrupa'ya yani bir kıtadan diğerine teleferikle geçmek önemli ve heyecan verici olacak. İstanbul Boğazı'nı geçen bu teleferikte Altunizade'nin diğer bir aktarması da Çamlıca'ya olacak. Anadolu Yakası'nda Beykoz'un iki tepesi de teleferikle bağlanacak. Etiler ile Çamlıca arasına yapılacak projeyle saatte 6 bin, günde 100 bin kişi Boğaz'ı teleferikle geçecek." şeklinde bilgi verdi.
Eyüp ve Maçka'nın ardından şimdi de Beykoz da Karlıtepe ve Yuşa Tepesi arasına teleferik kurulması için çalışmalar başlıyor. Paşabahçe sahilinden en yüksek tepeye uzanacak birinci teleferik, 2 km mesafelik bir gezintiyle Boğaz'ın seyrini sağlayacak. Karlıtepe olarak bilinen mesire alanına erişimi sağlayacak teleferik ile sahilde yapılacak marinaya gelen tekne ve yatlar da ormanlık mesire alanında kurulacak piknik alanına ulaşabilecek. Ayrıca Yuşa Tepesi'ne ulaşımı sağlayacak ikinci teleferik ile Boğaz'ın tüm güzellikleri seyredilerek erişim sunulacak. Boğazın uç noktasında yer alan türbeye Ortaçeşme'den teleferikle gidilebilecek.

BÖLGEYE KATKI SAĞLAYACAK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beykoz Belediyesi işbirliğiyle yürütülen çalışmalar, mesire alanı düzenlemesiyle birlikte devam edecek. Büyükşehir Belediyesi, Karlıtepe piknik alanının düzenlenmesi için ihaleye çıktı. İhale sonrasında teleferik için çalışmalar da başlayacak. İstanbul'un ikinci Çamlıca Tepesi olarak adlandırılan Karlıtepe'nin dinlenme ve seyir terası olması çalışmalarla da destekleniyor. Boğaz sırtlarından seyir zevkini yaşamak isteyenlerin karayoluyla rahatlıkla gelebilecekleri Karlıtepe'ye teleferikle erişim de sağlanacak. Teleferik projesi, bölgenin turizmine ve ekonomisine de katkı sağlayacak

4 Ağustos 2013 Pazar

Hakan Şükür, ORUÇ TUTTUĞUM İÇİN ELEŞTİRİLDİM

Galatasaray'ın eski milli futbolcusu Hakan Şükür, futbol oynadığı dönemlerde takımların hangi oyuncunun oruçlu olup olmadığını anlayabilmek için öğle saatlerinde yemek masası kurduklarını söyledi. Küçüklükten bu yana yaşadığı Ramazan aylarını ve futbolda oruçlu iken yaşadığı zorlukları ve anılarını anlattı.

Çocukluk döneminden bu zamana kadar hep futbol dünyasının içinde yaşadığını ifade eden Hakan Şükür, "Benim Ramazan'ım, Ramazan ayı içerisindeki davranışlarım nefsi duygulardan uzak tamamen Allah'a yönelmiş ve O'nun bizden istediklerine doğru hareketle çok manevi bir iklim havasında geçiyor. Çok üst düzey futbol oynadığımız zamanlarda da Ramazan ayına rastladık. Bugün içinse mesela Fenerbahçe'de bir arkadaşımız var Moussa Sow gibi. Çok rahat bir şekilde orucunu tutması gerektiğini ve bunun onun ibadeti olduğunu söyleyen bir insana bakış açımız gerçi daha doğrusu benim Ramazan'ım da bakış açım çok duygu yüklü ve çok şey hatırlatıyor bize. Saygı duyuyorum, saygı duyan insanları görüyorum." dedi.

"ORUÇ TUTTUĞUM İÇİN ELEŞTİRİLDİM"
Hem oynadığı futbol hem de attığı gollerle uzun yıllar adından söz ettiren ve bugün golcü olarak eksikliğinin hissedildiği belirtilen Hakan Şükür, doksanlı yılların ortalarında ve iki binli yılların başları ile futbol döneminin son yıllarında oruç tuttuğu için çok eleştirildiğini ve zaman zaman zor şeyler yaşadığını ifade etti. Şükür, "Belki buna bilimsel olarak performans sporu olduğu için bakıldı ama ona rağmen bir hayli zor zamanlar yaşadık." diyerek şunları söyledi:



"Çok tatlı anılarımız da var, sokakta çok farklı şeylerle karşılaştığımız anlarda var. O günlerden bu zamana kadar gelindiğinde benim gibi onlarca yüzlerce arkadaşımız var. Moussa Sow kardeşimizi de görünce açıkçası duygulanıyoruz, hoşumuza gidiyor. Kendi değerlerini ve dinini bu şekilde yaşıyor olması ve buna müthiş derecede saygı duyuluyor olması da çok önemli. Çünkü çok farklı bir zaman dilimi. Her sene on gün geriye atarak devam ediyor Ramazan. Farklı dönemlere ve farklı süreçlere rastlayabiliyor. Belki performansınızı etkileyecek şekilde. Ama orda ki kazanımların manevi anlamda neler olduğunu onun sonunda görüyorsunuz.

"ALLAH YAPTIĞINIZ İBADETİ BİLİYOR"
Allah'ın size yardımını, bunu size birebir yaşayan bir insan olarak çok net söyleyebilirim. Öyle anlarda öyle inanamadığınız şeyler oluyor ki benim hayatımda bunun örneklerini sık bir şekilde görebilirsiniz. Ha böyle olsun diye mi yapılır? Hayır. Allah için yapılan ibadetlerde sizin istekleriniz talepleriniz ve kalplerinizden geçen O'nun tarafından biliniyor olması uzun vadede belki sizin anlayamayacağınız şekilde çok olumlu bir halde karşınıza çıkabiliyor."

"ORUÇ GİZLİ BİR İBADETTİR"
Hakan Şükür, oruçlu iken yaşadığı bir anısını anlatırken de "Benim Ramazan'ım yine böyle maç periyoduna rastladığı bir dönemde tabi orucunuzun anlaşılıp anlaşılmaması ki benim için oruç çok farklı bir ibadet. Çok gizli bir ibadet. Hani namazınızı kılarken insanlar sizi görebilir onun için o sizinle ve Allah ile aranızda. Kendinizi saklamaya çalışıyorsunuz ve bir yandan da oruç tutmaya çalışacaksınız. Bir yandan da performans göstermek zorundasınız. ve bir gün gündüz maçına çıkmıştık. Kayseri Erciyesspor ile oynuyorduk. Tabi biz gündüz maçı olduğu için sahuru yiyip öyle çıktık bir kaç arkadaşla. Ama bize bunu düşündüren yaptığımız sahur sayesinde herhangi bir zorluk çekmeyeceğimiz düşüncesi idi.

"AĞIR ELEŞTİRİLER ALIYORDUK"
Beni biliyorsunuz ama diğer arkadaşları söylemeyeyim şimdi. (Gülüyor). Tabi maç kötü gidiyor ve 1-0 mağluptuk sanırım. Tabi o sürecin öncesinde çok ağır eleştiriler alıyorduk. Benim birçok kişiyi teşvik ettiğimi söylüyorlardı gerçi hiç öyle bir şey yoktu. Önemli bir sporcu olduğum için topluma benim üzerimden bir mesaj vermek istendiği için herkesi ben ayartıyormuşum gibi söylendi ama böyle bir şey mümkün değil. İnsanın içinden gelecek bir şey o. Onun için öyle yazılıyordu.

"ORUÇ OLMADIĞIM İÇİN GOL ATAMADIĞIM SÖYLENDİ"
Tamda öyle zor bir dönemin içindeydik oruç tuttuğum için performansımın düştüğü ve o sebeple gol atamadığım yazıldı çizildi. Maç başladı kötüde gidiyor ve havada sıcak. Ligin son haftalarına denk gelmiş bir karşılaşma. Tabi çok enteresan karşı tarafta Faslı bir oyuncu vardı ve oda müslüman ve oruçlu. Maç içerisinde diyaloglarımız oluyor. 'Kardeş fazla zorlama ben oruçluyum' bende diyorum ben de oruçluyum. Birbirimizi zorlamıyormuşuz gibi bir hava esiyor tabi böyle söyleyince (Gülüyor). Sakatlık oluyor ve herkes sıcaktan kaynaklanan hararetle su içmeye geliyor ve biz ayakta bekliyoruz öyle.

MUHABİR SORAMAYINCA VATANDAŞ SIKIŞTIRDI
Böyle bir anımız oldu ve bu anın tatlı bitme hikayesi ise şöyle; ben o karşılaşmada iki gol atmıştım ve maçı da 2 - 1 kazanmıştık. Daha vakit girmediğinden oruçlarımızı açmamıştık ve maç sonunda röportajlar yapıyoruz ve röportaj yaptıklarımız genel anlamda bizi eleştirenler. Tabi soru soruyorlar nasıl attın falan diye. Bir tanesi bana Ramazan ile ilgili soru sormadı, ama Kayserili bir taraftar arkadan 'Sorsanıza oruç tutuyor mu diye? Niye sormuyorsunuz iki gol attı diye mi?' diye sıkıştırdı soru soranları. Soru soran kişide sormak zorunda kaldı.

Eğer gol atamamış olsaydım veya başka bir şey yaşanmış olsaydı o karşılaşmada farklı şeyler olabilirdi. Ben onla ilgili yorum yapmak istemedim çünkü o vakitler pek bir şey ifade etmiyordu. Ben normal bir şekilde soruya cevap verip önüme baktım. Benim için anlamlı bir gündü. O güne kadar hakikaten çok eleştiriliyordum. Belki kazanıyorduk ama ben gol atmıyordum. Belki de topluma benim üzerimden bir mesaj vermek isteniyor olabilirdi ben bunu çok yaşadığımdan biliyorum."

Şükür, bu anısını neden anlattığını ise şu ifadelerle dile getiriyor: "Açıkçası oruç tuttum diye gol attım demiyorum ama bu iki duygu arasında farklılıkları anlatmak için bu anımı anlattım. Çünkü oruç tutup da gol atamadığımız maçlarda vardı. Ama bunun içerisinde şu var; o an içerisinde yaşadığınız bir sıkıntının ve uzun vadede neler kazandırdığını bugün anlayabiliyorsunuz."

"ÖĞLE YEMEĞİ SAATİNDE MASALAR KURULURDU ORUÇ TUTANLARI ANLAYABİLMEK İÇİN"
Hakan Şükür, o dönemlerde yaşadığı sıkıntıları Allah'ın vermiş olduğu sabır ve yardımları ile geçtiğini kaydetti. Şükür, ayrıca takımların kimin oruç tutup tutmadığını anlayabilmesi için kamp dönemlerinde öğle yemeği saatlerinde masaların kurulduğunu söyledi.

Tüm bu zorlukların yanında kamplarda güzel anılar yaşadığını da vurgulayan milli futbolcu, "Teravih namazlarını beraber kılardık. Bir takımın içinde bunları yaşamak çok hoş ve güzeldi. Kampı bırakıp hep beraber teravihe giderdik ya da dışarıdan ehil bir arkadaşı getirir kampta kılardık. Aslına bakarsanız dinin öğretilerinin yani o sosyalliğin, o demokratikliğin bizlere çok şey kazandırdığını da söyleyebiliriz." diyerek, açıklamalarını şöyle tamamlıyor:

"Neden? Hep beraber oluyorsunuz. Takım havasını o ortamda paylaşabiliyorsunuz. ve nefsinizde frenlediğiniz birçok şeyi orada konuştuğunuzda size ne kadar faydalı olduğunu görüyorsunuz. Tabi ki Allah için yapıyorsunuz ama Allah'ta sizin için faydalı olanı sizden istemiş. Aslında bunlar zor şeyler değil."

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.

selmun aleyküm