REKLAM

AYET-İ KERİME

15 Ocak 2014 Çarşamba

HAŞHAŞİLER tarihteki ilk terör örgütü ‘Haşhaşiler

Daha önce miting ve toplantılarda ‘örgüt, çete, virüs, ajan, ihanet
şebekesi, maşa, inlerine gireceğiz’ gibi ifadeler kullanan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Hizmet mensuplarını, Selçuklular döneminde ortaya çıkan ve uyuşturucu içerek ölüm emri verilen kimseleri ortadan kaldıran tarihteki ilk terör örgütü ‘Haşhaşiler’e benzetti. Dinleyenleri şoke eden bu, benzetme toplumda adeta derin düşünmelere yol açtı. Tarihçiler, ilahiyatçılar ve siyasetçiler, şaşkınlıkla karşıladıkları benzetmeyi toplumun huzuru,  devletin bekası, hakkın adaletin üstünlüğü adına  “tehlikeli” buldular

Bir süre önce AK Parti’den ayrılan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Başbakan’ın saygın kişi ve çevrelere karşı kullandığı üslubu, akıl ve vicdanla bağdaştıramadığını vurguladı. BBP lideri Mustafa Destici, Başbakan’ın açıklamaları için ‘kabul edilemez’ yorumunu yaparken gazeteci yazar Ali Bulaç, söz konusu söylemi tehlikeli bulduğunu bildirdi. İlahiyatçı yazar Prof. Dr. Suat Yıldırım, “Haşhaşi nitelendirilmesi insafla bağdaşlaştırılması mümkün olmayan bir iftiradır. En yetkili mahkemelerden geçerek muhkem kaziye halinde, beraatten sonra böyle bir isnatta bulunmak hukuken de suçtur.” ifadelerini kullandı.
BU DÜNYADAKİ YARGIDAN YADA YENİDEN YARGILANMAKTAN KURTULANLAR!.. HAKKIN HUZURUNDA NE YAPACAKLAR HELEDE TÜM İNSANLIK DAVACI OLUNCA

Başbakan Erdoğan, bugün Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada şunları söyledi: 
"Bu örgütün yurtdışında mutlaka anlatılması, deşifre edilmesi gerekiyor. Türkiye'de yapılanması, faaliyetleri, hırs ve arzuları net bir şekilde ortaya çıkan tehlikenin boyutları aşikar hale gelen bu örgütün muhataplarınız nezdinde daha iyi bilinmesi önem arz ediyor. İşte bu örgütün başta emniyet ve yargı olmak üzere devlet kurumlarında örgütlenerek siyaset, ekonomi, finans, ticaret gibi alanlarda inşa ettiği korku imparatorluğunun iyi anlaşılması ve iyi anlatılması gerekiyor"

Ahmet Taşgetiren İN YAZISI
Sevgili arkadaşlar,

O telefon konuşmalarının kaydedilmesinin hukuksuz olduğunu ifade ediyorsunuz. Haklısınız. Ama kabul edin ki, bu noktada geçmiş örneklerine baktığımızda sizin de elleriniz temiz değil. Geçmiş birçok davada kullanılan delillerin, dinlemelere dayandığını siz de biliyorsunuz. Onun için, hukuksuz dinleme itirazınız, sadece savunma psikolojisi içinde değerlendiriliyor ve samimi bulunmuyor.

Sevgili arkadaşlar,

Bu arada bu konuşmaların gerçek olduğunu kabul ediyor, içeriğine itiraz etmiyor, hatta, “Bir gönül insanının böyle meselelerle ilgilenmesi gayet normal değil mi?” söylemini geliştiriyorsunuz.

Sevgili arkadaşlar,

O telefon kayıtlarına yansıyan ilişkiler bir “Ağ”ı ortaya koyuyor, farkında mısınız?

O ağ, Koç’ları, Sabancı’ları, Ciner’leri, M. Nazif Günal’ları kapsıyor.

Koç’ların Türkiye içi ve dışı bir takım işlerinin bitirilmesini ve bu arada sponsorluklarını kapsıyor, farkında mısınız?

Ciner’in gazetesinde (Habertürk) yazanların yazılarına önceden muttali olunduğu, Hizmet’i eleştirir gibi gözükenlerin patrona bildirildiği ve o tür yazılara müdahale edildiği bilgisini kapsıyor, farkında mısınız?

Uganda’daki yatırımları kapsıyor, farkında mısınız?

BDDK’daki işlemlerin nasıl bir kadrolaşma ile belirlendiğini kapsıyor farkında mısınız?

 “Ananas” gibi şifre izlenimi veren ifadeleri kapsıyor farkında mısınız?

“Büyük patron duymasın” gibi sırlı ifadeleri kapsıyor, farkında mısınız?

“Başbakan”ın iç iletişimde “Boş-bakan” diye nitelenmesini kapsıyor, farkında mısınız?

Ve Hocaefendi’nin bütün bu işlerle ilgilenen bir insan olduğu bilgisini kapsıyor.

Girin toplumun içine ve bakın, acaba, dinlemelerin hukuksuzluğu mu tedavül ediyor, yoksa ortaya çıkan “Ağ”ın hacmi mi?

Camiaya mensup insanlar savunmada mı, ithamda mı?

Her gün olan bitenler, “Bunlar küresel çapta bir ağ”temasını zihinlere oturtmuyor mu?

İHH’ya karşı yürütülen, El Kaide ile bağlantılı izlenimi verecek en taze operasyon, varıp Emniyet’teki paralel yapının, yani Camia’nın üzerine oturmadı mı, o da varıp İsrail’in İHH ile hesaplaşması ile bütünleşmedi mi, görmüyor musunuz? O operasyona imza atan Emniyet mensupları, Camia’dan mıydı, yoksa Camia’ya komplo kuranlardan mı? Fark varsa neden vurgulamadınız farkı?

Sevgili arkadaşlar, Mustafa Akyol’un Star’daki dünkü yazısını okudunuz mu? “Dostça bir eleştiri” diyordu Akyol. Yazının tümü önemli ve dostça idi, oradan sadece şu paragrafı paylaşmak isterim:

“Hizmet’in Türkiye içinde keskin bir siyasi güç olarak algılanması, dünyada da öyle algılanması ile sonuçlanır. Buradaki ‘paralel yapı’ tartışması, başka yerlerde de sorular, kuşkular ve nihayetinde sıkıntılar yaratır. Onca emek riske atılmış, onca halkla ilişkiler gayreti boşa gitmiş olur. Hizmet sadece Türkiye’de değil, dünya çapında zarar görecektir bu kavgadan.” 

Ne diyeyim bilmem ki.

Mustafa Yeşil dostumu dinledim. İyi bir siyasi hatip olur, kabul ediyorum, ama o imaj Camia’ya yüklenmeli mi, sormak istediğim bu.

Zaman’daki, Bugün’deki arkadaşların yazılarını okuyorum, derin bir öfke ve Başbakan’a yönelik nefret, belki bazılarında intikam duygusu... Bu gönül yükünü taşımalı mı Camia?

Tahmin edebiliyorum, sizi bugünlerde Mümtazer Türköne’nin yazıları kesiyordur. “Benim hayatımın en büyük şerefi, Hocaefendi’nin 25 yıldan beri beni dost olarak kabuletmesidir” diye yazan Hüseyin Gülerce bile kesmiyordur hatta. Ama Gülay Göktürk’ü de okuyun derim, biraz kulaklarımız sadece kendi söylediklerimizle dolmasın diye. Diyor ki Gülay Hanım, Bugün’deki  dünkü yazısında:

“AK Parti’nin HSYK’nın yapısını değiştirmek için son derece meşru bir sebebi var. Son haftalar, varlığına çoktandır işaret edilen “yargıdaki otonom yapının” sistematik siyaset mühendisliği faaliyetlerini kamuoyunun büyük çoğunluğu açısından şüphe duyulmaz bir hale getirdi. Bu durumda hükümetin “işgal altında bir yargı” olgusunu bir an önce bertaraf etmek istemesi elbette hakkıdır.”

Böyle bir bakış da var, kendi dünyamızın dışına çıktığımızda.


Sevgili arkadaşlar, bir dil tutturdunuz gidiyorsunuz, dilinizin yükünü Camia çekiyor. Anadolu’da, mutfak bütçesinden öğrenci bursu çıkaran kadınlar, dünyanın öbür ucuna öğretmenlik yapmaya giden gençler çekiyor. Onlara yazık olmuyor mu? Yazık olmuyor mu bir birikimin heba olmasına?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.

selmun aleyküm